26 Ağustos 2008 Salı

Avrupa Birliği ve Türkiye: Düğün ne zaman?


Türkiye, Avrupa Birliğine en uzun süredir aday olan ülke olma rekorunu elinde bulunduruyor. Türkiye, yüzünü Avrupa'ya döndüğü dönemlerde ismi varolmayan veya Rusya'ya yakınlığıyla bilinen ülkeler bugün bu ekonomik ve sosyal topluluğun bir üyesi.

Fransa'da AB Anayasası için yapılan referandum sürecince bile tartışmaların odağı haline gelmiş bir ülke olarak Türkiye, esasında AB için hem bir sorun hem bir fırsat hem de bir sınav.
Avrupa Birliği, Dünya sathında daha geniş bölgede etkili olmak istediği sürece (ki bu nihai hedeflerden bir tanesi) Ortadoğu'ya komşu bir Türkiye hem stratejik hem de askeri bakımdan AB'nin olmazsa olmazı. Amerika Birleşik Devletleri, Çin ve Rusya'nın yanında uluslararası bir aktör olmak isteyen bir AB için önemli bir faktör olsa gerek.

Üstelik Rusya'nın Gürcistan'a yaptığı saldırının ardından enerji yolları daha da tartışma konusu oldu. AB bu kritik konuda doğal olarak Rusya'ya bağımlı olmak istemeyecektir. Enerji yolları bakımından en uygun alternatiflerden biri de Türkiye'den geçiyor. Bunu da Türkiye adında artı hanesine yazalım.

Ayrıca Türkiye Dünya'nın en büyük 16'ıncı büyük ekonomisine sahip bir ülke. Üstelik genç ve ucuz iş gücü gibi yan faktörler de Türkiye için AB yolunda olumlu işaretler.
Peki Avrupa Birliği ile Türkiye arasındaki bu "aşk" neden bir izdivaç ile sonlanmıyor? Neden Türkiye yıllardır AB üyesi değil?
Öncelikle Türkiye demokrasi kültürünü kanlı olayların sonucu olarak değil nasihat olarak kazanıyor ki bu da bu kültürün yerleşmesini zorlaştırıyor. Ayrıca onlarca yıldır Türkiye'de paranoya haline gelmiş ve kangren halini almış sorunlara neşter atmak her hükümetin de harcı değil.


Türkiye'nin nüfusunun pek azının "kaliteli ve nitelikli" iş gücü olması da sorunlardan bir tanesi. Avrupa için niteliksiz bir kitlenin ülkeyi işgali tam bir kabus haline gelmiş durumda.
Son olarak Türkiye karşısındaki siyasi sorunları göz ardı etmemek gerekir. Zira AB nihayetinde üyesi olan ülkelerin çıkarları doğrultusunda hareket eden bir birliktir. Bu uluslararası ilişkilerin doğası gereğidir. Bu durumda Kıbrıs Rum Kesimi ve Yunanistan ve hatta Ermenistan ile yaşamakta olduğumuz sorunların AB sürecinde karşısımızda sorun olmaktadır ki bu da zaten kendinden emin olmayan bir AB ve Türkiye için işleri içinden çıkılmaz hale getirmektedir.
Nihayetinde anlaşılması gereken şudur ki ne Avrupa Birliği ne de Türkiye bu yolculuğun gidişatından emindir. Her iki taraf da zaman zaman ne istediğini bilmez tavırlar sergileyebilmektedir. Bana kalırsa karşılıklı paranoyalar her iki tarafından çıkarına olan bu nihai sonu geciktirmektedir.

Hiç yorum yok: